Talâkda İstisna Suretiyle Olan Şartlar

Talâkda İstisna Suretiyle Olan Şartlar :

232 - : îstisnai tatili, yani : talâka muttasıl olarak zikr edilen «inşallah» kelimei şerifesi, 'talâkın vukuuna manidir. Velev ki zikri kas-de makrun ve mânâsı kailince malûm olmasın. Çünkü Allah Tealâmn meşiyyetine ıttıla, mümkün değildir. Şu kadar var ki, bu istisnanın ta­lâka muttasıl ve işitilecek, derecede cehren zikr edilmesi lâzımdır.

Binaenaleyh bir kimse, talâkı söyle'dikden sonra biraz sükût eder veya araya bir zaid lâfz ilâve eylerse derhal talâk vaki olur.

Meselâ : «Sen mutallâkasm ric'İyyen inşaallah» dese hemen talâk tahakkuk eder. Çünkü zaten «mutallâkasın» sözü, ric'îyi müfid olduğun­dan «ric'İyyen» lâfzı zaid bulunmuş olur.

Fakat teneffüs, öksürük, aksırmak gibi bir ânza sebebile veya te'-kidi, tekmili, îlâmi müfid bir kelimenin, meselâ nidanın ilâvesile hâsıl olan fasl, istisnanın sıhhatine mani olmaz. «Sen boşsun ey kadın! inşaal­lah» denilmesi gibi.

233 - : istisna, talâkdan mukaddem zikr edildiği, meselâ : «in­şaallah sen mutallâkasm» denildiği suretde de imamı Âzam ile imam Ebu Yusüfe ve alâ rivayetin îmanı Muhammed'e göre talâka mani olur.

«Türkcemizde arabcanın hilâfına olarak bu istisnanın mukaddem zikr olunması asi olduğundan talâkın vukuuna mani olacağında ihtilâf olmasa gerekdir.»

234 - : istisna, şifahen olduğu gibi kitabeten de olabilir. Talâk, gerek şifahen ve gerek tahriren olsun. Hattâ talâk ile istisna, mevaulen yazılıp da sonra istisna tay edilse de yine talâk vaki olmaz.

235 - : tns, cin, melekler gibi meşiyyetlerine vukuf mümkün ol-mıyan kimselerin meşiyyetlerine talik de meşiyyeti ilâhiyyeye talik hük­mündedir.

Meselâ : «Melekler dilerlerse benden boş ol» denilse talâk vaki ol­maz.

236 - : «Baban olmasaydı», «Güzelliğin olmasaydı», «Eğer seni sever olmasaydım» gibi tâbirler de istisnadan sayılır.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesine meselâ : «Eğer seni sever olma­saydım sen şimdi mutallâka idin» diyecek olsa bununla talâk vücude gel­mez.

237 - : Bir kimse, talâk ânında istisnada bulunduğunu şiddetli ga­zabından dolayı hatırlayamadığı halde istisnada bulunmuş, olduğu ken­disine bir sika tarafından haber verilse buna itimat edebilir. Bedayi, Bahri Raik, Reddi Muhtar, Dürer.

(Mâlikîlere göre -yukarıda da işaret olunduğu üzere - vukuu­na hâlen ve meâlen ıttıla kabil olmıyan, mugayyebatdan bulunan bir me-şiyyete = dilemeye talik edilen talâklar, müneccezen derhal vaki olur. «Enti talikun inşaallah = Sen inşaallah boşsun» denilmesi gibi. «Eğer fülân cennet» veya «Cehennem ehli değilse sen boşsun-, denilmesi de bu kabildendir. Meğer ki onun cennet veya cehennem ehlinden olduğu dînen sabit olsun, aşerei miıbeşşerenin ehli cennetten, Fir'avnın da hli cehen­nemden olması gibi.

Meselâ : Bir^ kimse : Ebubekirıssıddîk, cennet ehlidir, Ebu Cehil de cehennemlikdir. Eğer böyle değilse zevcem boş olsun» dese bununla ta­lâk vaki olmaz.

Kezalik : Talâkın şartı, yani : Muallâkun aleyhi olan şey, meşiyyeti ilâhiyyeye talik edilirse, başka bir tâbir ile bu suretle istisna, muallâkun aleyh olan şarta hami ve sarf olunursa şart vücude gelmedikçe talâk tahakkuk etmez.

«Enti tâlikun in dahaltiddare inşaallah = Allah diler de sen hane­ye girer isen boşsun» denilmesi gibi. Bu halde kadın, o haneye girmedik­çe boş olmaz, girince de boş olur. Çünkü haneye girince meşiyyetullaha ıttıla hâsıl olmuş olur. Zira Allah Tealâmn dilemesi olmasaydı kadın o haneye giremezdi. Bütün hâdisat, meşiyyeti ilâhiyyenin birer tecelligâh-dır.

Kezalik : iki kimse, bir şey hakkında biribirinin nakizine, hilâfına olarak yemin edib de her biri kendi iddiasına yakin derecede mu'tekid bulunsa, o şeyin ne olduğunu muayene kabil bulunmasa bu yeminlerin­den dolayı ikisi de hânis sayılmaz. Bu hususda kendi diyanetlerine hava­le olunurlar. Kazaen tahlif edilirler ise de fetvaca tahlif edilmezler.

Meselâ : İki kişi, havada gördükleri bir kuş hakkında tam oir iti­kadı cazim ile birisi güvercin, diğeri de kargadır, diye yemin etse Je bu kuşun mahiyetim anlamak müteazzir bulunsa ikisi de hards olmaz. Fa­kat hangisinin kanaati bu derece kuvvetli olmayıp da zan ve şek dere­cesinde bulunursa o, yemininde hanis olur. Şerhi Ebil'berekât, Hâşiyei-Düsukî, Şerhi Muhammedi Hırşî.)

(Şâfiîlere göre meşiyyeti ilâhiyyeye talik edilen talâklar vaki olmaz. Meselâ : Bir kimse, zevcesine «Sen boşsun inşallah» dese talâk tahak­kuk etmez. «Sen boşsun Allah irade ederse» «Sen boşsun Allahın dilediği vakit», «Sen taliksin Allahın meşiyyetinde», «Sen boş ol Allah dilerse» veya razı olursa» tâbirleri de bu hükümdedir.

Bir hadisi şerifde buyurulmuştur. Yani : Bir kimse yemin eder, sonra da derhal inşaallah derse istisnada bulunmuş olur. Binaenaleyh yemin ettiği şeyi vücude ge­tiremezse hânis olmaz. Bu hadisi şerifin hükmü ise talâka da sair yemin­lere de şâmildir. TuhfetüTmuhtac.)

(Hanbelî fukahasına göre Allah Tealânın meşiyyetine talik edilen talâklar, filhal vaki olurlar, «inşaallah sen boşsun» denilmesi gibi.

Mukahai kiramdan Said ibni Müseyyeb, Mekhul, Hasen, Katade, Zührî, imam Mâlik de buna kaildirler.

Bu zatlar diyorlar ki, bu istisna, talâkın tamamını kaldırıyor, böy­le bir istisna ise sahih değildir. «Enti talikun selâsen illâ selasen = Sen üç talâk ile boşsun, üç talâk müstesna olmak üzere» denilmesi gibi.

Fakat imam Ahmedden diğer bir rivayete göre böyle meşiyeti ilâhi-yeye talik suretinde talâk vaki olmaz, imam Şafiî ile Tavus'un kavilleri de böyledir. Çünkü talâk, vücuduna ıttıla kabil olmıyan bir meşiyete rabt edilmiş olnyor. Elmuğnî.)

(Zahiriyyeye göre de talâkda istisna carîdir. Şöyle ki bir kimse zev­cesine «Sen inşaallah boşsun» veya «Sen boşsun, meğer ki Allah Tealâ dilesin» veya «Meğer ki Allah tealâ dilemesin» dese talâk vaki olmaz. Bu tabirlerin hepsi de bu hususda müsavidir.- Elmuhallâ. [12]