Nikaha Aîd Bazı Istılahlar :
Nikaha Aîd Bazı Istılahlar :
1 - (Nikâh) : Evlenmeden, akdi tezvicden ibarettir. Yani: bir akiddir ki, kasden mülki müt'ayi müfid olur. Bu akd ile bir aile teşekkül eder, bir erkek ile bir kadın arasında bir takım haklar teessüs ederek bunların biribirinden meşru surette istifadeleri caiz olur.
2 - (Münakehe) : iki kimsenin akdi nikâhta bulunması manasınadır. Cem'i: «münakehat»dır.
3 - (Istinkâh) Nikahlanmak, nikâh talebinde bulunmak mânâ sınadır.
4 - (Zevç) : Koca, bir kadının nikâhına sahip olan erkek demektir. Cem'i (ezvac»dır.
5 - (Zevce) : Karı, bir erkeğin nikâhı altında bulunan kadın demektir. Cem'i «zevcat» dır. Maahaza Arab lisanında zevç lâfzı, eş mânâsına olarak hem erkeğe, hem de kadına ıtlak olunur. Evlenmeğe, karı koca olmaya da «tezevvüc», «tenekküh», «izdivaç» denilir.
6 - (Halîle) : Bir erkeğe zevciyyet veya teserrî suretile halâl olan kadın demektir.. Cem'i «halâil» dir. Böyle bir erkeğe de «halîl» denir.
7 - (irs) : Zevce demektir. Cemi «urus» dur.
8 - (Ba'l ) : Zevç demektir. Cem'i «buule» dir.
9 - (Nikahı sahih) : Sıhhat şartlarını tamamen cami olan nikâhtır ki, nafiz ve gayri nafiz kısımlarına ayrılır.
10 - (Nikâhı nafiz) : Sıhhat şartlarını tamamen cami olup hiçbir kimsenin icazetine mevkuf bulunmayan nikâhtır. Lâzım ve gayrı lâzım kısımlarına ayrılır.
11 - (Nikâhı gayri nafiz) : Sıhhat şartlarım cami olmakla beraber nikâh sahibinin veya velisinin icazetine mevkuf bulunan nikâhtır. Buna «nikâhı mevkuf» da denir.
12 - (Nikâhı lâzım) : Nafiz, hıyarı fesihden ârî olup fesih tehlikesine maruz bulunmayan nikâhtır.
13 - (Nikâhı gayri lâzım) : Nafiz olmakla beraber fesih edilmesi kabil olan, yani: Öyle bir tehlikeye maruz bulunan nikâhtır ki, muhayyer olan bunu fesh edebilir.
14 - (Nikâhı fasid) : Sıhhat şartlarını cami olmayan nikâhtır. Şahidsiz akd edilen nikâh gibi.
15 - (Nikâhı bâtıl) : Üzerine asla nikâh hükümleri terettüp etmeyen nikâhtır. Başkasının zevcesile bilerek evlenme gibi.
16 - (Nikâhı muvakkat) : Muayyen bir zaman için veya meçhul bir müddet ile mukayyed olarak yapılan nikâhtır.
17 - (Nikâhı m üt'a) : Mut'a, temettü veya istimta gibi bir tâbir ile bir müddet için yapılan nikâhtır.
18 - (Nikâhı şıgar) : îki kadının mehr tesmiye edilmeksizin biri birine mukabil olmak üzere iki erkeğe tezvic edilmesi demektir.
Meselâ: îki erkek, birbirine kız kardeşlerini bu suretle tezvic edecek olsa bir nikâhı sigar vücude gelmiş olur.
Esasen sigar, sügur lâfızları, lügatte hulüv manasınadır. Hükümdardan hâli olan bir beldeye «beldei şâgıre» denilir. Böyle bir nikâh da mehrden hâli olduğundan bu namı almıştır.
19 - (Nikâhı fuzulî) : Asil, velî, vekil veya resul olmayan bir şahsın başkası namına yapmış olduğu nikâhtır.
20 - (Meclisi nikâh) : Nikâh akdi için toplanılan mahaldir.
21- (Ahkâmı nikâh) : Nikâhın akdedilmesi üzerine terettüp eden mehr ve nafaka gibi eserler, semereler demektir.
22 - (Akdi nikâh) : îki tarafın nikâhı iltizam ve taahhüd etmeleridir ki, bu hususdaki icab ve kabulün birbirine rabt edilmesinden ibarettir. Buna «nikâh kıymak» denir.
Akd, esasen lügatte düğmelemek, düğme bağlamak manasınadır, hissî ve manevî kısımlarına ayrılır.
28 - (tcabı nikâh) : Nikâhı vücude getirmek için ilk evvel söylenilen sözdür ki, nikâh onunla ispata başlanılmış olur.
24 - (Kabuli nikâh) : Nikâhı inşa için saniyen söylenilen sözdür ki-, akdi nikâh onunla tamam olur.
Meselâ: Nikâhda erkeğin «seni tezevvüc ettim» sözü icab, sonra kadının «ben de nefsimi sana tezvic ettim» sözü kabuldür.
Bilâkis evvelâ kadının «Ben nefsimi sana tezvic ettim» sözü icab, badehu erkeğin «Ben de seni tezevvüc ettim» sözü kabuldür.
25 - (Hıtbe) : Bir kadının nikâhına talib olmaktır. Evlenmeği talep eden erkeğe «hâtıb», evlenmesi istenilen kadına da «mahtûbe» denir.
26 - (Nişanlanma) : Evlenmek talebi üzerine verilen söz ile yapılan bazı merasimden ibarettir.
27 - (Velime) : Evlenmek dolayısiyle yapılan ziyafet manasınadır.
28 - (Bulûğ) : Lügatte vüsûl, kavuşma demektir. Istılahta: çocukluk çağının nihayet bulmasıdır. Bulûğ çağına eren erkeğe «baliğ», kadına da «baliğe» denir.
Bulûğun mebdei, kızlarda dokuz, erkek çocuklarda on iki yaşın hitamıdır. Sinni bulûğun müntehası, imamı âzamin son ve en meşhur kavline nazaran ihtilâm, ihbal, inzal gibi bir sebeble baliğ olmıyan erkekler için on sekiz ve hayiz, ihtilam, habil gibi bir sebeble bulûğu zahir olmı yan kızlar için de on yedidir. Çünkü bu yağdaki bir insan, reşid olacağından artık onun baliğ sayılmaması muvafık değildir.
Kadınların neşv ve idraki erkeklerden daha seri olduğundan erkeklerin sinni bulûğu bir sene fazla bulunmuştur.
îmameyne göre gerek erkek ye gerek kızlar için bulûğ yaşının müntehası on beş senedir. Bu yaşa vâsıl olan bir şahıs, kendinde bulûğ âsân zahir olmasa bile hükmen baliğ sayılarak hakkında o yolda ahkâm car! olur. Çünkü bu yaşda olanların bulûğları galib ve şayidir. Bununla beraber insanların Ömürleri kısa olduğundan kendilerinin bu müddetten ziyade ehliyeti kâmileden mahrum tutulmaları muvafık görülemez. Bu kavi, müftabihdir, Mecellede de bu kabul edilmiştir.
(Emmei selâseye göre de sinni bulûğun müntehası on beşdir.) Hacr ve ikrah mebhasine de müracaat!..
29 - (Müraheka) : Bulûğ yaşına yaklaşmak manasınadır. Fukaha, bulûğ yaşının mebdeine vâsıl olduğu halde henüz baliğ olmıyan şahsa hakikaten veya hükmen baliğ oluncıya kadar erkek ise «mürahik», kız ise «mürahika» derler.
30 - (Bikr) : Kocaya varmamış olan kızdır. Cem'i «ebkâr» dır. Bikr, hakikî ve hükmî kısımlarına ayrılır.
31- (Bikri hakikî) : Erkek ile asla mücamaatta bulunmamış olan kızdır. Kocaya varmamış olmakla beraber hiçbir sebeple bekâreti zail olmamış olan bir kız, bikri hakikî olduğu gibi kocaya vardığı halde zevcinin mecbub veya ınnîn olmasından dolayı kendisine tekarrüb vuku bulmaksızın zevcinden talâk veya v(-fal sobabilo ayrılan bir kız da bikri hakikî sayılır. Yüksek bir yerden atlamak veya çok hayiz kara görmek veya uzun bir müddet evlenme izin yaşamak veya cerahat gibi bir sebeple bekâreti- zarı zail olan bir kız da yine bikri hakikî bulunmuş olur.
32 - (Bikri hükmî) : Tekerrür etmemek ve hakkında haddi zina icra edilmiş olmamak şartile zina fiilinde bulunduğu malûm olan kızdır.
33 - (Seyyib) : Kadın görmüş, yani: evlenmiş bulunan erkektir Erkek görmüş kadına da «seyyibe» denir.
34 - (Eyyim) : Kocasız kadındır. Gerek bikr ve gerek seyyibe olsun ve gerek büyük ve gerek küçük bulunsun. Cem'i «eyâmâ» dır.
35 - (Velayeti nikâh) : Bir gahsın evlenmesi hususunda diğer biı şahsın haiz olduğu velayet ve salâhiyet demektir ki, velayeti icbar ile velayeti nedb kısımlarına ayrılır.
36 - (Nikâhta velayeti icbar) : Velayet altında bulunan bir şahsın evlenmesi hususunda razı olsa da olmasa da velayeti haiz olan diğer bu şahsın sözünü tenfiz edebilmek salâhiyetidir. Çocuklar, mecnunlar, matuhlar bu velayet altında bulunurlar.
37 - (Velayeti nedb) : Müeerred kendisini hicabdan vikaye ve sui-ahlâka nisbet olunmaktan muhafaza için emri nikâhını velîsine tefviz eden baligei âkile, meselâ böyle bir mutallaka hakkındaki velayettir. Buna «velayeti istihbab» da denir.
38 - (Hryar-i bulûğ) : Baliğ olmakla velayet altından kurtulan bir şahsın, hakkındaki nikâhı kabul veya fesh ettirebilmek salâhiyeti demektir. Buna «hıyarı idrâk» de denilir.
39 - (Hıyarı ıtk) : Mevlâsı tarafından yapılmış olan nikâhım, azad edilmesi sebebile cariyenin ibka veya fesh edebilmeye salâhiyettar olmasıdır. Buna «hıyarı ataka» de denir,
40 - (Adi- jÂa) : Lügatte men manasınadır. Istılahta: bir kadını kocaya varmaktan zulmen men eylemektir. Şöyle ki: bir kadının küfüv ve münasibi zuhur etti ve iki taraf nikâha ragıb bulunduğu halde o kadım mehri mislile tezvicden velisinin imtina eylemesi bir adidir.
41- (Kefaet) : Lügatte müsavat ve münasebet demektir. Nazîr ve kefaetl haiz olan kimseye «küfüv» denilir. Cem'i «ekfa» dır. Fıkıh lisanında kefaet, zevç ile zevcenin birbirine bazı hususlarda müsavi ve mümasil olmaları veya zevcenin şerefçe zevcinden dûn bulunmasıdır.
42 - (Mahrem) : Karabetten dolayı nikâhı haram olan kimsedir. Bir kıza nazaran kardeşi gibi. Mukabili «gayri mahrem = nâmahrem-» dir. Mahrem, hürmet, ihtiram mânâsına da gelir.
43 - (Muharremat) : Nikâhları muvakkaten veya müebbeden haram olan kadınlardır.
(Hürmeti müebbede) : Hükmü devam edip duran hürmettir. Nikâhları hiçbir zaman caiz olmıyan kadınlar hakkındaki hürmet gibi ki, sebebi asla zail olmadığından İlelebed devam eder. Bir şahsa nazara.:: ^omşiresile evlenmesi gibi
45 - (Hürmeti muvakkate) : Bir zaman için carî olup badehu zail olan hürmettir. Nikâhları bazı sebeplere mebni bir müddet için memnu olan kadınlar hakkındaki hürmet gibi ki, o sebeplerin zevalile mürten olur. Bir şahsa nazaran başkasının mu'teddesile evlenme gibi ki, iddeuiı nihayet bulmasile hürmet zail olur.
46 - (Hürmeti musahere) : Sıhriyyet sebebile husule gelen hürmettir ki, nikâhın sıhhatine mani olur.
47 - (Hürmeti raza = £ij) : Bir çocuğa süt vermekten mütehas-sil hürmettir ki, nikâhın sıhhatine mani olur.
48- (Musahere) : Bir aileden kız almak suretile husule gelen da matlık, kainvaldelik, kainpederlik gibi hısımlıktır ki, buna «sihriyyeU de denir.
49 - (Sıhr) : Zevcenin anası, babası gibi bilûmum zî rahimi mahremdir. Cem'i «ashar» dır.
50 - (Karabeti nesebiyye) : İki veya daha ziyade kimseler arasında neseb itibarile olan yakınlık, hısımlık demektir.
51 - (Usul) : Babalar ile analar ve Üânihaye cedler ile ceddeler-dir. Usulün müfredi «asi» dır. Bu kelime, lügatte temel ve esas manasınadır. Necabeti olan zata «asîl», «zî asalet», «sahibi asalet» denilir.
52 - (Füru) : Erkek ve kız evlâdile bunların ilânihayet evlâd v? ahfadıdır. Müfredi «feri» dir.
53 - (Havaşi) : Usul ve fünıdan maada akrabadır. Kardeşler, amcalar, dayılar gibi.
54 - (Raza) : Lügatte meme emmek demektir. «Raz'», rezaa», «ir-tiza'» da bu mânâyadır. «îrza» da emzirmektir. «Mürazaa», «rıza1» da iki çocuğun bir memeden süt emmesidir. Bu halde bu çocuklardan her biri diğerinin «razii» olmuş olur. Istılahta raza', lâakal dokuz yaşında veya daha yağlı bir kadının südü vakti mahsusunda bir çocuğun midesine dahil olmak demektir.
55 - Müra mürzia) : Bir çocuğu emziren veya emzirmiş bulunan kadın demektir. Cem'i «merazi'» dir.
56 - (Kazi): Süt emen çocuk ve bir memeden süt emt:ı çocuklardan her biri demektir. Buna «râzi1», «mürtezi» de denir.
57 - (Zıir): Süt ana demektir.
58 - (Zatı leben): Süt sahibesi olan, memesinde süt bulunan kadındır.
59 - {Sahibi leben) Bir kadının sütü kendisinin mukarenrtinden münbais ola kocası demektir.
60 - (Lebeni fahl): Bir erkeğin mü kare neti neticesi olarak bir kanda husule gelen süttür ki, her ikisinin maddei mahsusamndan münbais lüunur.
61 - (Fatm = fi tam) : Çocuğu sütten kesmektir. Sütten kesilecek
iğa giren çocuğa da «muftım» denir.
62 - (Fasl = fisal) : Fitam gibi sütten kesmek manasınadır.
63 - (Garre) : Aybını veya başkasının mu'teddesi olduğunu sakh-arak hatibini aldatan kadın demektir.
64 - (Teaddüdü zevcat) : Bir kimsenin nikâhı altında müteaddit adınlann bulunması demektir ki, bunun müslümanlarca azamî haddi .Örttür.
65 - (Kasm) : Zevcin yedi iktidarında olan şeylerde ve sohbet ve
lüvaneset için beytutet hususunda zevceleri arasında adalet ve müsa atı temine riayet etmesidir.
66 - (Mehr) : Zevcenin akdi nikâh ile müstahak olduğu maldır ki, »unu zevcinden alır. Cem'i «mühür ve emhar» dır. Mehre sadak, nihle, lâik, farize, sadaka atıyye namı da verilir.
67 - (Mehri müsemma) : İki tarafın az vevt» çok olarak tesmiye e tayin ettikleri mal veya kabili mübadele olan menfaattir.
68 - (Mehrl misi) : Zevcenin babası cihetinden ye olmadığı takdirde beldesi ahalisinden akid tarihinde, yag, cemal, bekaret gibi vasıflarda akran ve emsali kadınların metilidir. Nefsi akd ile vacib olduğundan asi olan da bu mehri. misildir.
69 - (Mehrl muaccel) : Peşin verilmesi meşrut olan mehrdir.
70 - (Mehri müeccel) : Bilâhare verilmesi meşrut olan mehrdir ki, muayyen bir müddet zikredilmemiş ise vefat veya talâk halinde teaccül eder. Bir mehrin tamamı müeccel olabileceği gibi bir kısmın da müeccel
olabilir.
71 - (Ukr) : Mutlaka mehr mânâsına gelirse de mehri misilde istimali daha ziyadedir. Şöyle ki: hür bir kadının mehri misline ukr denildiği gibi bir cariyenin cemali ve mevlâaı itibarile mümasilleri olan cariyelere nazaran müstahik olacağı mehre de ukr denilir, yani: bu cariyelerin nikâhlarına ne mikdar mal ile rağbet edilmekte ise o mikdar, bu cariyenin ukru olmua. olur.
Bazı zevata göre cariyelerin ukrları; bikr iseler kıymetlerinin onda
biri, seyyib iseler yirmide biri nisbetindedir.
Maahaza ukr tabiri, alelekser kendisine şüphe ile tekarrüb edilen kadına mehri ne muadil olarak verilen tazminat mânâsında kullanılır. Gasb tarikile vukubulan bir mukarenetten dolayı diyet makamında verilen bedele de ukr denilir. Gebe kalmayan kadına «âkir» denildiği gibi çocuk yapamıyan erkeğe de câkir» denir.
72 - (Mut'a) : Lügatte mutlaka istifade olunacak şey, kifayet mik-
darı azık, faidelendirmek mânâlarını ifade eder. Istılahta: zevç tarafından bogadığı zevcesine verilecek üç veya beş parça kisveden ibarettir k;, üç parça olduğuna göre bir baş örtüsü, bir gömlek, bir de çarşaftır. Befi olduğuna göre de bir entari ile diğer bir libas daha ilâve olunur. Maama-fih zevç bunların aynlarile kıymetlerini vermekte muhayyerdir.
Zevç, zevcesinin mili nazar, hılli mukarenet gibi menafiinden istifa^ deye müstahak olduğundan bu istihkaka «mülki müt'a» denilmiştir ki, mukabili «mülki rakabe» dir. Bu iki mülk arasında umum ve husus min veehin vardır. Şöyle ki: mülki rakabe, alelekser mülki müt'ayı istilzam eder. Fakat mülki müt'a, mülki rakabeyi istilzam etmez. Meselâ: bir kimse, bir cariye satın alsa onun rakabesine - zatına mâlik olacağı gibi menfaatlerine de mâlik olur. Amma bir kadınla teehhül etse onun yalnız bazı menafüne malik olur, rakabesine malik olamaz.
73 - (Mufavvize) : Emri nikâhını velisine tefviz ve havale edip mehrden bahsetmeyen kadındır. Tefviz, lûgaten ihmal manasınadır. Men rin tayin ve tesmiye edilmemesi bir ihmal demek olduğundan mehr tesmiye edilmeksizin veya nefy edilerek yapılan bir nikâh emrine «tefviz > denilmiştir ki, iki kısma ayrılır.
Biri (tefvizülbüzu'): dur ki bu, bir kimsenin velayeti icbar altında bulunan bir kızı bir şahsa mehr olmaksızın tezvic etmesi veya bir kadının bilâ. mehr tezvic edilmesi için velisine izin vermesi demektir.
Diğeri (tefvizürmehr) dir ki bu da: bir kimsenin bir kadını kendisinin veya o kadının veya onun velisinin yahut bir ecnebinin dileyeceği bir mehr üzerine tezevvüc etmesidir.
74 - (Büzü) : Nikâh manasınadır. Kadının tenasül uzvuna da ıtlak olunur. «Mübazaa» da tmücameat demektir.
75 - (Duhul) : Zevcin zevcesine mukarenet ve mücameatidir. Zifaf olmak haleti. Kendisine kocası tarafından tekarrüb olunan zevceyi «medhulün bina» denildiği gibi tekarrüb olunmayan zevceye de «gayri medhulün bina» denilir.
76 - (Halvet): Zevç ile zevcinin - izinleri olmadıkça üçüncü bir şahsın muttali olamıyacağından emin bulundukları - bir yerde yalnızca bulunmalarıdır ki, iki kısma ayrılır.
Biri "halveti sahiha" dır ki: zevç ile zevcenin hiçbirinde tekarrübe mani bir sebep bulunmadığı halde birbirile içtima etmeleridir.
Diğer "halveti faside" dir ki; zevç ile zevcenin birinde tekarrübe mâni bir sebep olduğu halde yekdiğerile içtima etmelerinden ibarettir.
Tekarrübe mani olan şeyler, mevanii hissiyye, başka bir tabir ile me-vanii hakikiyye ile mevanii tabiiyye ve şer'iyye kısımlarına ayrılır.
Meselâ: zevcin halvet esnasında hasta bulunması, bir maniî hissidir
Halvet esnasında üçüncü âkil bir şahsın bulunması da bir manii tabiîdir. Zevç ile zevceden birinin ramazanı şerifde oruçlu bulunması veya zevcenin hayz veya nifas halinde olması da şer'î manialardan maduttur.
77 - (Cihaz) : Kocaya varan kadın için ihzarı mutad olan eşyadır. Elbise, sergi, yatak takımı, huliyyat gibi.
Yolcunun erzakına, eşya ve mühimmatına, Ölünün kefenine de cihaz denir. Cem'i «echize» dir. Cehaz lâfzı da hem mezkûr eşyaya, hem de kadınların tenasül uzvuna 'ıtlak olunur.Kadınların, yolcuların, ölülerin muhtaç oldukları eşyayı hazırlamaya, tertib ve tanzim etmeye de «teçhiz» denilir. [4]
1 - (Nikâh) : Evlenmeden, akdi tezvicden ibarettir. Yani: bir akiddir ki, kasden mülki müt'ayi müfid olur. Bu akd ile bir aile teşekkül eder, bir erkek ile bir kadın arasında bir takım haklar teessüs ederek bunların biribirinden meşru surette istifadeleri caiz olur.
2 - (Münakehe) : iki kimsenin akdi nikâhta bulunması manasınadır. Cem'i: «münakehat»dır.
3 - (Istinkâh) Nikahlanmak, nikâh talebinde bulunmak mânâ sınadır.
4 - (Zevç) : Koca, bir kadının nikâhına sahip olan erkek demektir. Cem'i (ezvac»dır.
5 - (Zevce) : Karı, bir erkeğin nikâhı altında bulunan kadın demektir. Cem'i «zevcat» dır. Maahaza Arab lisanında zevç lâfzı, eş mânâsına olarak hem erkeğe, hem de kadına ıtlak olunur. Evlenmeğe, karı koca olmaya da «tezevvüc», «tenekküh», «izdivaç» denilir.
6 - (Halîle) : Bir erkeğe zevciyyet veya teserrî suretile halâl olan kadın demektir.. Cem'i «halâil» dir. Böyle bir erkeğe de «halîl» denir.
7 - (irs) : Zevce demektir. Cemi «urus» dur.
8 - (Ba'l ) : Zevç demektir. Cem'i «buule» dir.
9 - (Nikahı sahih) : Sıhhat şartlarını tamamen cami olan nikâhtır ki, nafiz ve gayri nafiz kısımlarına ayrılır.
10 - (Nikâhı nafiz) : Sıhhat şartlarını tamamen cami olup hiçbir kimsenin icazetine mevkuf bulunmayan nikâhtır. Lâzım ve gayrı lâzım kısımlarına ayrılır.
11 - (Nikâhı gayri nafiz) : Sıhhat şartlarım cami olmakla beraber nikâh sahibinin veya velisinin icazetine mevkuf bulunan nikâhtır. Buna «nikâhı mevkuf» da denir.
12 - (Nikâhı lâzım) : Nafiz, hıyarı fesihden ârî olup fesih tehlikesine maruz bulunmayan nikâhtır.
13 - (Nikâhı gayri lâzım) : Nafiz olmakla beraber fesih edilmesi kabil olan, yani: Öyle bir tehlikeye maruz bulunan nikâhtır ki, muhayyer olan bunu fesh edebilir.
14 - (Nikâhı fasid) : Sıhhat şartlarını cami olmayan nikâhtır. Şahidsiz akd edilen nikâh gibi.
15 - (Nikâhı bâtıl) : Üzerine asla nikâh hükümleri terettüp etmeyen nikâhtır. Başkasının zevcesile bilerek evlenme gibi.
16 - (Nikâhı muvakkat) : Muayyen bir zaman için veya meçhul bir müddet ile mukayyed olarak yapılan nikâhtır.
17 - (Nikâhı m üt'a) : Mut'a, temettü veya istimta gibi bir tâbir ile bir müddet için yapılan nikâhtır.
18 - (Nikâhı şıgar) : îki kadının mehr tesmiye edilmeksizin biri birine mukabil olmak üzere iki erkeğe tezvic edilmesi demektir.
Meselâ: îki erkek, birbirine kız kardeşlerini bu suretle tezvic edecek olsa bir nikâhı sigar vücude gelmiş olur.
Esasen sigar, sügur lâfızları, lügatte hulüv manasınadır. Hükümdardan hâli olan bir beldeye «beldei şâgıre» denilir. Böyle bir nikâh da mehrden hâli olduğundan bu namı almıştır.
19 - (Nikâhı fuzulî) : Asil, velî, vekil veya resul olmayan bir şahsın başkası namına yapmış olduğu nikâhtır.
20 - (Meclisi nikâh) : Nikâh akdi için toplanılan mahaldir.
21- (Ahkâmı nikâh) : Nikâhın akdedilmesi üzerine terettüp eden mehr ve nafaka gibi eserler, semereler demektir.
22 - (Akdi nikâh) : îki tarafın nikâhı iltizam ve taahhüd etmeleridir ki, bu hususdaki icab ve kabulün birbirine rabt edilmesinden ibarettir. Buna «nikâh kıymak» denir.
Akd, esasen lügatte düğmelemek, düğme bağlamak manasınadır, hissî ve manevî kısımlarına ayrılır.
28 - (tcabı nikâh) : Nikâhı vücude getirmek için ilk evvel söylenilen sözdür ki, nikâh onunla ispata başlanılmış olur.
24 - (Kabuli nikâh) : Nikâhı inşa için saniyen söylenilen sözdür ki-, akdi nikâh onunla tamam olur.
Meselâ: Nikâhda erkeğin «seni tezevvüc ettim» sözü icab, sonra kadının «ben de nefsimi sana tezvic ettim» sözü kabuldür.
Bilâkis evvelâ kadının «Ben nefsimi sana tezvic ettim» sözü icab, badehu erkeğin «Ben de seni tezevvüc ettim» sözü kabuldür.
25 - (Hıtbe) : Bir kadının nikâhına talib olmaktır. Evlenmeği talep eden erkeğe «hâtıb», evlenmesi istenilen kadına da «mahtûbe» denir.
26 - (Nişanlanma) : Evlenmek talebi üzerine verilen söz ile yapılan bazı merasimden ibarettir.
27 - (Velime) : Evlenmek dolayısiyle yapılan ziyafet manasınadır.
28 - (Bulûğ) : Lügatte vüsûl, kavuşma demektir. Istılahta: çocukluk çağının nihayet bulmasıdır. Bulûğ çağına eren erkeğe «baliğ», kadına da «baliğe» denir.
Bulûğun mebdei, kızlarda dokuz, erkek çocuklarda on iki yaşın hitamıdır. Sinni bulûğun müntehası, imamı âzamin son ve en meşhur kavline nazaran ihtilâm, ihbal, inzal gibi bir sebeble baliğ olmıyan erkekler için on sekiz ve hayiz, ihtilam, habil gibi bir sebeble bulûğu zahir olmı yan kızlar için de on yedidir. Çünkü bu yağdaki bir insan, reşid olacağından artık onun baliğ sayılmaması muvafık değildir.
Kadınların neşv ve idraki erkeklerden daha seri olduğundan erkeklerin sinni bulûğu bir sene fazla bulunmuştur.
îmameyne göre gerek erkek ye gerek kızlar için bulûğ yaşının müntehası on beş senedir. Bu yaşa vâsıl olan bir şahıs, kendinde bulûğ âsân zahir olmasa bile hükmen baliğ sayılarak hakkında o yolda ahkâm car! olur. Çünkü bu yaşda olanların bulûğları galib ve şayidir. Bununla beraber insanların Ömürleri kısa olduğundan kendilerinin bu müddetten ziyade ehliyeti kâmileden mahrum tutulmaları muvafık görülemez. Bu kavi, müftabihdir, Mecellede de bu kabul edilmiştir.
(Emmei selâseye göre de sinni bulûğun müntehası on beşdir.) Hacr ve ikrah mebhasine de müracaat!..
29 - (Müraheka) : Bulûğ yaşına yaklaşmak manasınadır. Fukaha, bulûğ yaşının mebdeine vâsıl olduğu halde henüz baliğ olmıyan şahsa hakikaten veya hükmen baliğ oluncıya kadar erkek ise «mürahik», kız ise «mürahika» derler.
30 - (Bikr) : Kocaya varmamış olan kızdır. Cem'i «ebkâr» dır. Bikr, hakikî ve hükmî kısımlarına ayrılır.
31- (Bikri hakikî) : Erkek ile asla mücamaatta bulunmamış olan kızdır. Kocaya varmamış olmakla beraber hiçbir sebeple bekâreti zail olmamış olan bir kız, bikri hakikî olduğu gibi kocaya vardığı halde zevcinin mecbub veya ınnîn olmasından dolayı kendisine tekarrüb vuku bulmaksızın zevcinden talâk veya v(-fal sobabilo ayrılan bir kız da bikri hakikî sayılır. Yüksek bir yerden atlamak veya çok hayiz kara görmek veya uzun bir müddet evlenme izin yaşamak veya cerahat gibi bir sebeple bekâreti- zarı zail olan bir kız da yine bikri hakikî bulunmuş olur.
32 - (Bikri hükmî) : Tekerrür etmemek ve hakkında haddi zina icra edilmiş olmamak şartile zina fiilinde bulunduğu malûm olan kızdır.
33 - (Seyyib) : Kadın görmüş, yani: evlenmiş bulunan erkektir Erkek görmüş kadına da «seyyibe» denir.
34 - (Eyyim) : Kocasız kadındır. Gerek bikr ve gerek seyyibe olsun ve gerek büyük ve gerek küçük bulunsun. Cem'i «eyâmâ» dır.
35 - (Velayeti nikâh) : Bir gahsın evlenmesi hususunda diğer biı şahsın haiz olduğu velayet ve salâhiyet demektir ki, velayeti icbar ile velayeti nedb kısımlarına ayrılır.
36 - (Nikâhta velayeti icbar) : Velayet altında bulunan bir şahsın evlenmesi hususunda razı olsa da olmasa da velayeti haiz olan diğer bu şahsın sözünü tenfiz edebilmek salâhiyetidir. Çocuklar, mecnunlar, matuhlar bu velayet altında bulunurlar.
37 - (Velayeti nedb) : Müeerred kendisini hicabdan vikaye ve sui-ahlâka nisbet olunmaktan muhafaza için emri nikâhını velîsine tefviz eden baligei âkile, meselâ böyle bir mutallaka hakkındaki velayettir. Buna «velayeti istihbab» da denir.
38 - (Hryar-i bulûğ) : Baliğ olmakla velayet altından kurtulan bir şahsın, hakkındaki nikâhı kabul veya fesh ettirebilmek salâhiyeti demektir. Buna «hıyarı idrâk» de denilir.
39 - (Hıyarı ıtk) : Mevlâsı tarafından yapılmış olan nikâhım, azad edilmesi sebebile cariyenin ibka veya fesh edebilmeye salâhiyettar olmasıdır. Buna «hıyarı ataka» de denir,
40 - (Adi- jÂa) : Lügatte men manasınadır. Istılahta: bir kadını kocaya varmaktan zulmen men eylemektir. Şöyle ki: bir kadının küfüv ve münasibi zuhur etti ve iki taraf nikâha ragıb bulunduğu halde o kadım mehri mislile tezvicden velisinin imtina eylemesi bir adidir.
41- (Kefaet) : Lügatte müsavat ve münasebet demektir. Nazîr ve kefaetl haiz olan kimseye «küfüv» denilir. Cem'i «ekfa» dır. Fıkıh lisanında kefaet, zevç ile zevcenin birbirine bazı hususlarda müsavi ve mümasil olmaları veya zevcenin şerefçe zevcinden dûn bulunmasıdır.
42 - (Mahrem) : Karabetten dolayı nikâhı haram olan kimsedir. Bir kıza nazaran kardeşi gibi. Mukabili «gayri mahrem = nâmahrem-» dir. Mahrem, hürmet, ihtiram mânâsına da gelir.
43 - (Muharremat) : Nikâhları muvakkaten veya müebbeden haram olan kadınlardır.
(Hürmeti müebbede) : Hükmü devam edip duran hürmettir. Nikâhları hiçbir zaman caiz olmıyan kadınlar hakkındaki hürmet gibi ki, sebebi asla zail olmadığından İlelebed devam eder. Bir şahsa nazara.:: ^omşiresile evlenmesi gibi
45 - (Hürmeti muvakkate) : Bir zaman için carî olup badehu zail olan hürmettir. Nikâhları bazı sebeplere mebni bir müddet için memnu olan kadınlar hakkındaki hürmet gibi ki, o sebeplerin zevalile mürten olur. Bir şahsa nazaran başkasının mu'teddesile evlenme gibi ki, iddeuiı nihayet bulmasile hürmet zail olur.
46 - (Hürmeti musahere) : Sıhriyyet sebebile husule gelen hürmettir ki, nikâhın sıhhatine mani olur.
47 - (Hürmeti raza = £ij) : Bir çocuğa süt vermekten mütehas-sil hürmettir ki, nikâhın sıhhatine mani olur.
48- (Musahere) : Bir aileden kız almak suretile husule gelen da matlık, kainvaldelik, kainpederlik gibi hısımlıktır ki, buna «sihriyyeU de denir.
49 - (Sıhr) : Zevcenin anası, babası gibi bilûmum zî rahimi mahremdir. Cem'i «ashar» dır.
50 - (Karabeti nesebiyye) : İki veya daha ziyade kimseler arasında neseb itibarile olan yakınlık, hısımlık demektir.
51 - (Usul) : Babalar ile analar ve Üânihaye cedler ile ceddeler-dir. Usulün müfredi «asi» dır. Bu kelime, lügatte temel ve esas manasınadır. Necabeti olan zata «asîl», «zî asalet», «sahibi asalet» denilir.
52 - (Füru) : Erkek ve kız evlâdile bunların ilânihayet evlâd v? ahfadıdır. Müfredi «feri» dir.
53 - (Havaşi) : Usul ve fünıdan maada akrabadır. Kardeşler, amcalar, dayılar gibi.
54 - (Raza) : Lügatte meme emmek demektir. «Raz'», rezaa», «ir-tiza'» da bu mânâyadır. «îrza» da emzirmektir. «Mürazaa», «rıza1» da iki çocuğun bir memeden süt emmesidir. Bu halde bu çocuklardan her biri diğerinin «razii» olmuş olur. Istılahta raza', lâakal dokuz yaşında veya daha yağlı bir kadının südü vakti mahsusunda bir çocuğun midesine dahil olmak demektir.
55 - Müra mürzia) : Bir çocuğu emziren veya emzirmiş bulunan kadın demektir. Cem'i «merazi'» dir.
56 - (Kazi): Süt emen çocuk ve bir memeden süt emt:ı çocuklardan her biri demektir. Buna «râzi1», «mürtezi» de denir.
57 - (Zıir): Süt ana demektir.
58 - (Zatı leben): Süt sahibesi olan, memesinde süt bulunan kadındır.
59 - {Sahibi leben) Bir kadının sütü kendisinin mukarenrtinden münbais ola kocası demektir.
60 - (Lebeni fahl): Bir erkeğin mü kare neti neticesi olarak bir kanda husule gelen süttür ki, her ikisinin maddei mahsusamndan münbais lüunur.
61 - (Fatm = fi tam) : Çocuğu sütten kesmektir. Sütten kesilecek
iğa giren çocuğa da «muftım» denir.
62 - (Fasl = fisal) : Fitam gibi sütten kesmek manasınadır.
63 - (Garre) : Aybını veya başkasının mu'teddesi olduğunu sakh-arak hatibini aldatan kadın demektir.
64 - (Teaddüdü zevcat) : Bir kimsenin nikâhı altında müteaddit adınlann bulunması demektir ki, bunun müslümanlarca azamî haddi .Örttür.
65 - (Kasm) : Zevcin yedi iktidarında olan şeylerde ve sohbet ve
lüvaneset için beytutet hususunda zevceleri arasında adalet ve müsa atı temine riayet etmesidir.
66 - (Mehr) : Zevcenin akdi nikâh ile müstahak olduğu maldır ki, »unu zevcinden alır. Cem'i «mühür ve emhar» dır. Mehre sadak, nihle, lâik, farize, sadaka atıyye namı da verilir.
67 - (Mehri müsemma) : İki tarafın az vevt» çok olarak tesmiye e tayin ettikleri mal veya kabili mübadele olan menfaattir.
68 - (Mehrl misi) : Zevcenin babası cihetinden ye olmadığı takdirde beldesi ahalisinden akid tarihinde, yag, cemal, bekaret gibi vasıflarda akran ve emsali kadınların metilidir. Nefsi akd ile vacib olduğundan asi olan da bu mehri. misildir.
69 - (Mehrl muaccel) : Peşin verilmesi meşrut olan mehrdir.
70 - (Mehri müeccel) : Bilâhare verilmesi meşrut olan mehrdir ki, muayyen bir müddet zikredilmemiş ise vefat veya talâk halinde teaccül eder. Bir mehrin tamamı müeccel olabileceği gibi bir kısmın da müeccel
olabilir.
71 - (Ukr) : Mutlaka mehr mânâsına gelirse de mehri misilde istimali daha ziyadedir. Şöyle ki: hür bir kadının mehri misline ukr denildiği gibi bir cariyenin cemali ve mevlâaı itibarile mümasilleri olan cariyelere nazaran müstahik olacağı mehre de ukr denilir, yani: bu cariyelerin nikâhlarına ne mikdar mal ile rağbet edilmekte ise o mikdar, bu cariyenin ukru olmua. olur.
Bazı zevata göre cariyelerin ukrları; bikr iseler kıymetlerinin onda
biri, seyyib iseler yirmide biri nisbetindedir.
Maahaza ukr tabiri, alelekser kendisine şüphe ile tekarrüb edilen kadına mehri ne muadil olarak verilen tazminat mânâsında kullanılır. Gasb tarikile vukubulan bir mukarenetten dolayı diyet makamında verilen bedele de ukr denilir. Gebe kalmayan kadına «âkir» denildiği gibi çocuk yapamıyan erkeğe de câkir» denir.
72 - (Mut'a) : Lügatte mutlaka istifade olunacak şey, kifayet mik-
darı azık, faidelendirmek mânâlarını ifade eder. Istılahta: zevç tarafından bogadığı zevcesine verilecek üç veya beş parça kisveden ibarettir k;, üç parça olduğuna göre bir baş örtüsü, bir gömlek, bir de çarşaftır. Befi olduğuna göre de bir entari ile diğer bir libas daha ilâve olunur. Maama-fih zevç bunların aynlarile kıymetlerini vermekte muhayyerdir.
Zevç, zevcesinin mili nazar, hılli mukarenet gibi menafiinden istifa^ deye müstahak olduğundan bu istihkaka «mülki müt'a» denilmiştir ki, mukabili «mülki rakabe» dir. Bu iki mülk arasında umum ve husus min veehin vardır. Şöyle ki: mülki rakabe, alelekser mülki müt'ayı istilzam eder. Fakat mülki müt'a, mülki rakabeyi istilzam etmez. Meselâ: bir kimse, bir cariye satın alsa onun rakabesine - zatına mâlik olacağı gibi menfaatlerine de mâlik olur. Amma bir kadınla teehhül etse onun yalnız bazı menafüne malik olur, rakabesine malik olamaz.
73 - (Mufavvize) : Emri nikâhını velisine tefviz ve havale edip mehrden bahsetmeyen kadındır. Tefviz, lûgaten ihmal manasınadır. Men rin tayin ve tesmiye edilmemesi bir ihmal demek olduğundan mehr tesmiye edilmeksizin veya nefy edilerek yapılan bir nikâh emrine «tefviz > denilmiştir ki, iki kısma ayrılır.
Biri (tefvizülbüzu'): dur ki bu, bir kimsenin velayeti icbar altında bulunan bir kızı bir şahsa mehr olmaksızın tezvic etmesi veya bir kadının bilâ. mehr tezvic edilmesi için velisine izin vermesi demektir.
Diğeri (tefvizürmehr) dir ki bu da: bir kimsenin bir kadını kendisinin veya o kadının veya onun velisinin yahut bir ecnebinin dileyeceği bir mehr üzerine tezevvüc etmesidir.
74 - (Büzü) : Nikâh manasınadır. Kadının tenasül uzvuna da ıtlak olunur. «Mübazaa» da tmücameat demektir.
75 - (Duhul) : Zevcin zevcesine mukarenet ve mücameatidir. Zifaf olmak haleti. Kendisine kocası tarafından tekarrüb olunan zevceyi «medhulün bina» denildiği gibi tekarrüb olunmayan zevceye de «gayri medhulün bina» denilir.
76 - (Halvet): Zevç ile zevcinin - izinleri olmadıkça üçüncü bir şahsın muttali olamıyacağından emin bulundukları - bir yerde yalnızca bulunmalarıdır ki, iki kısma ayrılır.
Biri "halveti sahiha" dır ki: zevç ile zevcenin hiçbirinde tekarrübe mani bir sebep bulunmadığı halde birbirile içtima etmeleridir.
Diğer "halveti faside" dir ki; zevç ile zevcenin birinde tekarrübe mâni bir sebep olduğu halde yekdiğerile içtima etmelerinden ibarettir.
Tekarrübe mani olan şeyler, mevanii hissiyye, başka bir tabir ile me-vanii hakikiyye ile mevanii tabiiyye ve şer'iyye kısımlarına ayrılır.
Meselâ: zevcin halvet esnasında hasta bulunması, bir maniî hissidir
Halvet esnasında üçüncü âkil bir şahsın bulunması da bir manii tabiîdir. Zevç ile zevceden birinin ramazanı şerifde oruçlu bulunması veya zevcenin hayz veya nifas halinde olması da şer'î manialardan maduttur.
77 - (Cihaz) : Kocaya varan kadın için ihzarı mutad olan eşyadır. Elbise, sergi, yatak takımı, huliyyat gibi.
Yolcunun erzakına, eşya ve mühimmatına, Ölünün kefenine de cihaz denir. Cem'i «echize» dir. Cehaz lâfzı da hem mezkûr eşyaya, hem de kadınların tenasül uzvuna 'ıtlak olunur.Kadınların, yolcuların, ölülerin muhtaç oldukları eşyayı hazırlamaya, tertib ve tanzim etmeye de «teçhiz» denilir. [4]
Konular
- Mecellenin Kaldırılması
- Akidlerde İtibar Maksad ve Mânâyadır; Elfaz ve Mebâniye Değildir.
- Yakın Şüphe İle Zail Olmaz.
- Bir Şeyin Bulunduğu Hal Üzere Kalması Asıldır.
- Kadîm Kıdemi Üzere Terk Olunur
- Zarar Kadîm Olmaz
- Beraati Zimmet Asıldır
- Arızî Sıfatlarda Aslolan Ademdir
- Bir Zamanda Sabit Olan Şey..
- Yeni Meydana Gelen Bir Olayın ..
- Kelâmda Aslolan Mânâ-yı Hakîkîdir
- Sarahat Karşısında Delâlete İtibar Yoktur
- Mevrid-i Nasda İçtihada Mesağ Yoktur
- Kıyasa Aykırı Olarak Sabit Olan Şey ..
- İctihadla İctihad Nakz Olunmaz
- Meşakkat Kolaylığı Celbeder
- Bir İş Daralınca Genişlemeye Yüz Tutar
- Zarar Ve Mukabele-i Bizzarar Yoktur
- Zarar İzâle Olunur
- Zaruretler Mahzurlu Şeyleri Mubah Kılar
- Zaruretler Kendi Miktarınca Takdir Olunur
- Bir Özür İçin Caiz Olan Şey ..
- Mâni' Zail Oldukta Memnît Avdet Eder
- Bir Zarar Kendi Misliyle İzale Olunmaz
- Zararı Âmmı Defi' İçin Zararı Hass İhtiyar Olunur
- Madde 21 = Geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçları
- İSLAM VE MODERN HUKUK KARŞILAŞTIRILMASIYLA CEZA HUKUKUNA VE KISASA KISA BİR BAKIŞ
- İSLAM'DA İNSAN HAKLARI
- OSMANLI'DA MECELLE VE FRANSIZ MEDENİ KANUNUNU TARTIŞMALARI
- DÜNYADA HUKUK EĞİTİMİ VE AVUKATLIK STAJI