Bir kanun kitabı

İtiraf edelim ki maalesef kendimizi ilgilendiren kanun, yönetmelik veya yönergeleri okumadan ve bilmeden yaşıyoruz. Neyin hak, neyin yetki, neyin sorumluluk olduğunun farkında değiliz. Bu yüzden sık sık başkaları tarafından hak ve yetkilerimiz gasp ediliyor, sırtımıza fazladan yük bindiriliyor. Maalesef bugün bir öğrenci okulunun, bir memur kurumunun, bir asker kışlasının, bir işçi fabrikasının, velhasıl bir vatandaş anayasasının kendisine tanıdığı hakları veya yüklediği sorumlulukları okumayı, öğrenmeyi ve ona göre daha mutlu, daha verimli, daha iyi bir hayat sürmeyi önemsemiyor. Bu tıpkı buzdolabı satın alan birisinin kullanma kılavuzunu, ilaç alan birisinin de prospektüsü okumadan ondan medet ummasına benziyor. Tanzimat Dönemi`nden sonra toplumun kabuk değiştirme sürecinde kanunlarda da birtakım düzenlemelere gidilmişti. Ahmet Cevdet Paşa`nın dehası ile bu dönemde ortaya çıkan Mecelle-i Ahkam-ı Adliye, tam elli yedi yıl boyunca Türk hukuk sisteminin muamelat kısmını taşımış ve toplum tarafından kabul görmüştü. Gerek düzenlenmesindeki yalınlık, gerek hükümlerin ortaya konuluşundaki veciz ifade, Mecelle`yi halk tabakalarınca da bilinir hale getirmişti ki bu, hukuk açısından fevkalade önemlidir. Hatta daha da ileri giderek söyleyebiliriz ki, yalnızca hakimlerin ve hukuk adamlarının değil, toplumu oluşturan bireylerin de hukuk kurallarını bilmesi, hukuk düzeninin işlerliği açısından önemlidir. İşte Mecelle, veciz kanun cümleleri ile bunu başarıyordu. Mecelle`nin söz konusu ettiği hükümler, o dönemde uygulanmakta olan İslami hukuk düzeninin eseri olmakla birlikte günümüzün evrensel hukuk kurallarına da tamamiyle uymaktadır. Zaten bunun aksi de düşünülemezdi. Burada önemli olan husus, hukuku halkın anlayacağı ve kolayca öğreneceği hale getirmek ve onu insanların vicdanlarına yansıtabilmektir. Çünkü yasaklar ve özgürlükler ancak vicdanlarda şekillenirse toplum barışından ve huzurundan söz edilebilir. Aksi takdirde polis gücüyle korunmanın esas alındığı bir zeminde neyin suç, neyin hak olduğunu bilmeyen kuru kalabalıkların kakafonisiyle savrulan insanların yaşadığı bir güruh ortaya çıkar. Mecelle-i Ahkam-ı Adliye, gerek veciz ifadesi, gerekse formüle edilmiş kuralları sayesinde yüzelli yıl önceki insanları bu tür karmaşalardan koruyordu. Keşke bugün de, şöyle kuralları akılda kalan, veciz bir anayasamız olsaydı. Aşağıda Mecelle`nin giriş bölümünü teşkil eden kısımdan bazı maddeler seçtik. Öğrenmek, bireysel ve toplumsal hukukumuz açısından son derece yararlıdır. Bir işten maksat ne ise, hüküm ona göredir... Şekk (şüphe) ile yakin (kesin delil) zail olmaz (çürümüş olmaz). Bir şeyin bulunduğu hal üzere kalması asıldır. Zarar kadim (sürekli) olmaz. Beraat-ı zimmet (masumiyet) asıldır. Kelamda (sözde) asl olan mana-yı hakikidir (kastedilen anlamdır). Meşakkat (zorluk) teysiri (kolaylığı) celb eder. Zaruretler memnu (yasak) olan şeyleri mubah (yapılabilir) kılar. Bir özür için caiz olan şey ol özürün zevaliyle (ortadan kalkmasıyla) batıl olur. Mani(engel) zail oldukta (ortadan kalkınca), memnu (yasak) avdet eder (geri döner). Bir zarar kendi misliyle izale olunmaz (giderilmez). Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur (iki şerden iyiye yakın olanı tercih edilir). Alması memnu (yasak) olan şeyin vermesi dahi memnudur. Ezmanın (çağın) tagayyüriyle (değişmesiyle) ahkamın (hükümlerin) tagayyürü inkar olunamaz. Asıl sakıt oldukta (hükümden düşünce) fer`i (ayrıntı) dahi sakıt olur. Bir şey batıl (geçersiz/yasak) oldukta, onun zımnındaki (alt birimindeki) şey dahi batıl olur. Kelamın imali (bilinenin söylenmesi) ihmalinden (susmaktan) evladır (iyidir). Mükatebe (yazışma) muhatebe (konuşma) gibidir. Hatası zahir (açık) olan zanna (şüpheye) itibar yoktur. Tevehhüme (kuruntuya) itibar yoktur. Kişi ikrariyle (sözüyle) ilzam olunur (sorumlu tutulur). Külfet nimete ve nimet külfete göredir.

2005-07-21 Zaman
İSKENDER PALA