İstisnalara Dair Mâlumat

İstisnalara Dair Mâlumat :


364 -: Bazı şeyleri diğer bazı şeylerin hükmüne duhulden hariç bı­rakmak mânâsına olan istisna, —ıstılahat kısmında yazılmış olduğu üze­re-istisnai muttasıl ve istisnai munfasıl kısımlarına ayrılır. İstisnai muttasıl ile müstesna olan şeyler, müstesna minh ile cinsen müttehit olur. İstisnayı munkati ile müstesna bulunan şeyler de müstesna minh ile cinsen müttehit bulunmaz. (91, 92, 93) üncü meselelere müracaat!.

istisnai muttasıl, Hanefîlerce «ba'dessünya baki hakkında tekellüm­den, yâni: müstesnadan maadası hakkında hüküm vermekten ibarettir, müstesnanın hükmü ise rneskûtün anh kalmış olur.

Meselâ: Herkesin bey1 ve şirası caizdir, kasırların bey' ve şirası ise müstesna» denilse kasırların, bey' ve şirası müstesna, sözü** bir istisnai muttasıl olup bu müstesna hakkında bir hüküm verilmemiş, yalnız ka­sırlardan başka kimselerin bey' ve şırasının cevazı hakkında hüküm ve­rilmiş olur.

Fakat Şâfiîlere göre istisnai muttasıl, nefiden sonra ispat, ispattan sonra nefîdir. Meselâ: «Bana Zeyd'den başkası gelmedi» denilse Zeyd'in gelmesi ispat, maadasının gelmesi nefy edilmiş olur. Bilâkis «Bana Zeyd' den başka herkes geldi» denilse Zeyd'in, gelmesi nefy, başkalarının gel­meleri ispat edilmiş olur.

İstisnai muttasıl ile istisnai munkatia istisna denilmesi, bir hakikati istılahiyedir. Fakat munkatia istisna denilmesi, lügat itibarile mecazdır. Çünkü bunda müstesna, müstesna minhe dahil değildir ki, ondan hakika­ten istisna mutasavver olsun.

365 -: Müstesna, müstesna minhin lâfzile olunca ondan ekal olma­lıdır, ondan daha çok veya mefhumen ona müsavi olmamalıdır. Çünkü bu takdirde istisna, lâğv olur. İstisnadan sonra bir şey kalmalıdır ki, istisnada fayda bulunsun ve illâ istisna bâtıl olup evvelki söz, yâni müs­tesna minh olduğu gibi baki kalır.

Meselâ: -«Dört veya üç dirhemi müstesna olmak üzere üç dirhem borcum vardır» denilemez. Fakat «îki dirhemi müstesna olmak üzere üç dirhem borcum vardır» denilebilir, bununla bir dirhem borç itiraf edil­miş olur.

Yalnız İmam Ebu Yûsüf'e göre müstesna, bakiden ekal olmalıdır. Buna göre üçten bir istisna edilebilirse de iki istisna edilemez. Çünkü bu iki, baki kalan birden ziyadedir.

Arapça olarak : (Enti talikun selâsen illâisneyni -sen üç talâk boşsun iki talâk müstesna) denilse bir talâk olur. Fakat {Abidi ahrarün illâ Abidi = kölelerim azattırlar kölelerim müstesna) denilse istisna lâğv olup bütün köleleri azat olmuş olur.

Kezalik: (îmaî keza illâ memlükâti = cariyelerim şöyle olsun mem-lûkelerim müstesna) denilince de hüküm böyledir. Çünkü memlükâti sö­zü imaî sözüne mefhumen müsavidir.

Kezalik : (Aliyye selâsetün illâ selâsetün illâsneyni = üzerime üç vardır üç müstesna, iki müstesna) denilse dört dirhem itiraf edilmiş olur. Çünkü birinci müstesna minh alâ hâlihi kalmış olur. Ona müsavi olan (illâ selâsetün) müstesnasından iki istisna edilmekle bir de ondan kalmış olur ki, mecmuu dörttür.

366 -: İstisna, birbirine atf edilmiş cümlelerden sonra gelince bu istisna, son cümleye masruf olur. Çünkü buna sarfı mütehakkaktır, di­ğerlerine sarfı muhtemeldir. Halbuki diğerlerindeki hüküm, müstakillen müteyakkandır. Artık ihtimâl ile bu müteyakkan izale edilemez. İmamı Şafiîye göre ise bu istisna, bütün cümlelere masruf olur. Zira harfi cem ile, yani vavı âtife ile cemi, cemi lâfizle cemi hükmündedir. Attık istis­nanın makabli cemi sigasile olunca istisna hepsine münsarif olacağı gi­bi harfi cem ile olunca da münsarif olur.

Meselâ: âyeti celilesindeki istisna, Hanefî-lere göre yalnız son cümle olan ne münsariftir. Bina­enaleyh muhsanalara kazf edenler, taip olunca fâsik olmaktan kurtu­lurlar. Fakat bunun ile şahadetlerinin kabul edilmesi lâzım gelmez. Çünkü bu istisna, cümlesine de münsarif değildir, onun hükmü olduğu gibi kalmıştır.

İmamı Şâfiîye göre ise bu istisna, o cümleye de münsarif olduğun­dan ba'dettevbe şahadetleri kabul edilebilir. [4]