Takat Fevkinde Btr Şey Île Teklif Vaki Olup Olmadığı :

Takat Fevkinde Btr Şey Île Teklif Vaki Olup Olmadığı :


252 -: Şarii miibîn; hakimdir, herkese kudreti, istitaati dahilinde olan şey ile emreder, bir kimseyi yapamayacağı bir şey ile mükellef tutmaz.

Meselâ: Biz İfâsına muktedir olduğumuz için namaz ile, oruç ile mükellef bulunmaktayız. Muayyen miktar servetimiz olmadığı takdir­de zekât ile mükellef olmayız.

253 -: Bir kimsenin yapmasına kadir olmadığı bir şey ile mükel­lef tutulmasına «teklifi mâla yutak» denir. Bizce böyle bir teklif vâki değildir. Çünkü teklifin şartı, emredilen şeye memurun muktedir olma­sıdır.

Vakıa bazı kere insanlara yapamayacakları bir şey ile emrolunur. Meselâ: Kur'anıkerîm'in bir mucizei kelâmiye olduğunu inkâr edenlere: haydi bunun bir sûresinin benzerini getiriniz) diye emrolunmuştur. Fakat bu emir, bir emri teklifi değildir, belki muhatap­lara âcizlerini bildirmek için yapılmış bir -emirdir ki, buna «emri tâcizî» denir.

254 -: Teklifi mâlâyutak» sayılacak emirler, üç kısma ayrılmıştır:

(1) : Teklifi mâlâyutakın en yüksek mertebesidir. Bu, haddi zâtın­da mümtenî olan bir şey ile tekliftir ki, ne vâki, ne de caizdir. îki zıddı, iki nakizi cem etmek, bir şeyin mahiyetini değiştirmek gibi.

Meselâ- Bir an, hem gece, hem de gündüz olamaz. Bir kimse bir an­da hem diri, hem de ölü olamaz. Dört adedi hem çift, hem de tek ola­maz. Bir şey altın olduğu hâlde mahiyetinden gikıp bakır olamaz. Bir kimse, meselâ 1360 senesinde İstanbul'da bulunduğu hâlde başka yer­lere gidip beş sene, on sene vakit geçirdikten sonra yine 1360 senesin­de istanbul'a dönmüş olamaz. Bütün bunlar, haddi zâtında mümtenidir-ler. Bunlar, kudretin taallûkuna müstait değildirler. Binaenaleyh böyle bir şey ile teklif vâki olamayacağında ittifak vardır.

(2) : Teklifi mâlâyutakın orta mertebesidir. Bu, kudreti ilâhiyeye nazaran mümkün, insanlara göre âdeten mümteni' olan bir şey ile tek liftir.

Göğe çıkmak, bir cisim yaratmak, bir Ölüye can vermek gibi ki. bunlar AUahütealâ'nın kudretine göre mümkündür. Fakat insanlara gö re —harikulade hâller müstesna olmak üzere-âdeten mümteni'dir. Bi naenaleyh böyle bir şey ile teklif vâki olabilir mi, olamaz mı diye ihti lâf olunmuştur. Mâtürîdilere göre böyle bir teklif, hikmeti ilâhiyeye muvafık olmadığı için ne vaki, ne de caizdir. Mu'tezilere böyle bit tekli fin cevazına kail değildirler. Onlara göre kulları hakkında eslâhı yarat inak, yapılması âdeten mümkün olmayan şeyleri kullarına emretmemek Allahütealâ'ya vacibdir. Böyle bir teklif ise bu vücuba münafîdir.

Mu'tezilenin bu vücub iddiası doğru değildir. Ehli sünnetten olan. Mâtürîdiler, bu nokta itibarile Mu'tezilerden ayrılmış bulunmaktadırlar.

Eş'arİlere göre İse böyle bir teklif vâki değilse de aklen caizdir. Çünkü Haktealâ kulları üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir. Böyle bir emirde bulunması da istibad edilemez. O: (Lâyüs'elü amma yef'al)

dir.

(3) : Teklifi Mâlâyukatın aşağı mertebesidir. Şöyle ki: Allahütealâ' bir şeyin vukubulacağım veya bulmayacağını ezelî olan ilmi ile bilir. Artık olacağını bildiği şey, herhalde mukadder olan vakti gelince vücu-de gelir, olmayacağım bildiği şey de asla vücude gelemez,. aksi takdirde cehil lâzım gelir. Haktealâ ise cehilden münezzehdir. Binaenaleyh Alla-hütealâ vücude gelmeyeceğini bildiği bir şeyi vücude getirmek için bir kuluna emirde bulunsa bu, böyle bir teklifi mâlâyutak kabilinden olur. Ebu Cehile îman etmesi için emir gibi. Bu nevi teklifi mâlâyutak bilit-tifak vâkidir. Çünkü bu neviden olan bir memurun bihi yerine getirmek haddi zâtında mümkündür. Nitekim misâlimizdeki iman haddi zâtında mümkündür. Biz insanların kudretleri haricinde bir şey değildir. Nite­kim milyonlarca insanların imanları buna şahittir. Ebu Cehil ile em­sali hakkında imanın mümteni olması ise Allahü Tealâ'mn bilmesinden dolayı değildir. Belki bunların kendi iradelerini, ihtiyarlarını, suiistimal etmelerinden dolayıdır. Bunların ihtiyarlarını suiistimal edeceklerini Al-îahütealâ bildiği için iman etmeyeceklerini de bilmiştir. Başka bir tâbir ile bunların iman etmemeleri bunların ademi imanını Allahütealâ'mn bil­diğinden dolayı değildir, belki bunların ademi imanını Allahütealâ'mn bilmesi, bımların ihtiyarlarını suiistimal edeceklerinden dolayıdır. Çün­kü ilim malûma tâbidir, yoksa malûm ilme tâbi değildir.

Meselâ: Bir muvakkit, filân saatte küsûf vukubulacağım bilir. Şüp­he yok ki, küsûfun vukuu muvakkitin bu bilmesinden nâşi değildir, belkî muvakkitin. bu bilmesi, küsûfun vukubulacağmdan nâşidir.

Artık böyle bir teklif, haddi zâtında muhal ile teklif demek değildir. Binaenaleyh böyle bir teklif hem caiz, hem de vâkidir. Bunda da ittifak vardır.