I- HUKUK

I- HUKUK:
A- KELİME MÂNÂSI:
Hukuk Türkçe'ye Arapça'dan geçmiş olup "hak" kelimesinin cemidir. Çeşitli mânâları vardır:
1- Hak, bir mânâda kaide demektir. Hak olan bir söz, iş veya hareket doğru, uygun, yerinde ve yaraşır bir söz... demektir. Bir iş veya davranışa mezkûr vasıfları izafe ederken sanki zihnimizde bir terâzi vardır; bunun bir kefesinde iş, fiil, hareket; öbür kefesinde ise bunları tartıp değerlendirdiğimiz ölçü, kaide; işte bu haktır. Bu mânâda "kaide-hukuk"tan bahsedilir.
Şu halde hak fikrinde bir kaide ve bu kaideye vücut veren, onun manevî ve mantıkî temelini teşkil eden bir duygu, bir ideal vardır. Bu mânâda da "ideal hukuk" ve "tabiî hukuk"tan bahsedilir. Kaide ve ideal hukuk "objektif hukuk"tur.
2- Hakkın bir başka mânâsı salâhiyet ve iktidardır. Mülk hakkı, alacak hakkı, babalık, velâyet ve vesâyet hakkı gibi tabirlerde hak bu mânâdadır. Bu mânâdaki haklara da "sübjektif hak" ve "selâhiyet hak" denir.(1)
3- Bir mânâsıyla da hukuk ictimâî ilimler zümresine giren bir ilmi ifade eder. Hukuk Fakültesi, kitabı, hocası dediğimiz zaman bu mana kastedilir.

B- MEFHUMU:
Hukuk, ictimâî münasebetlerin bir kısmını düzenlediğine göre önce bu mefhumlar üzerinde durmak gerekecektir:
1- İctimâî Kaideler:
İnsanlar tek başına hayatlarını idame ettiremeyecek bir yaratılıştadır. Bu durum, onların bir araya gelmelerini, mal ve emeklerini birleştirip karşılıklı fedâkârlıklarda bulunmalarını zaruri kılmıştır.
İnsanlar tabiî veya irâdî olarak bir araya gelip, küçük veya büyük çapta bir cemiyet kurulunca fiil ve hareketlerin, münasebet ve muâmelelerin muayyen bir nizama bağlanması ve bir teşkilâta dayanması lâzım gelmektedir. Nizamsız (düzensiz) ve teşkilâtsız cemiyet devam edemez.(2)
Cemiyet nizamını teşkil eden şey gaye kanunları (lois finale) yahut daha uygun bir tabirle ictimâî kaideler (régles sociales)dir.
Sofra âdâbından kanunlara kadar varan ictimâî kaidelerin muayyen vasıfları vardır:
a) İctimâî kaideler objektiftir; ferdi aşar, onun dışında mevcuttur, müşterek hayattan doğmuştur.
b) Bu kaideler mecbûrîdir. Hepimiz kendimizi bu kaidelere riayete mecbur sayarız. Ya ayıplanmaktan çekiniriz, veya vicdanımızın elem duymasından bıkarız, yahut da bir üst kuvvetin tazyikinden, bize maddî veya mânevî bir acı çektirmesinden çekiniriz.
c) İctimâî kaideler ortak ihtiyaçlar, müşterek tarih, akıl ve mâneviyattan doğar.

2- İctimâî Kaidelerin Tasnifi:
a) Muhtevâ bakımından:
İctimâî kaidelerin bir kısmı fi'lin sübjektif dayanağı ile ilgilenmez; yâni fâilin niyyet ve maksadının iyi veya kötü olduğuna bakmaz; sırf fi'lin dış manzarasına bakar. Bunlar -âdet, görenek, moda ve muâşeret kaideleridir.
Buna mukabil bazı ictimâî kaideler ilk nazarda fâilin niyet ve maksadına bakar; bunlar da din ve ahlâktır.
Üçüncü sınıf bir ictimâî kâideler manzumesi daha vardır ki, bunlar fâilin hem niyet ve maksadına, hem de fi'lin şekline bakar. Bir kazâ eseri birisini öldüren kimse ahlâken kötülük işlememiştir, fakat bir hukuk kaidesini ihlâl etmiştir. Ancak kötü niyetinin olmaması cezasını hafifletir.

b) Şekil bakımından:
İctimâî kaidelerden bir kısmı çok kere muayyen bir şekil ve ifadeye bürünmüştür. Bunlar kanun ve nizamnamelerde, her kelime ve cümlesi düşünülerek madde madde yazılmıştır. Bu sayede mezkûr kaideler açıklık ve kesinlik kazanmıştır.
Hukuk dışındaki kaidelerin çoğu ise şekle ve yazıya bağlanmamıştır.

c) Müeyyide bakımından:
Bazı ictimâî kaidelerin müeyyidesi, yâni bu kaidelere aykırı hareket halinde ortaya çıkan reaksiyon sırf mânevîdir. Bunlar âdet, muâşeret, ahlâk ve kısmen din kaideleridir. Ayıplanmak, vicdan azâbı çekmek, günahkâr olmak hep mânevî müeyyidelerdir.
Kaidelerin bir kısmının müeyyidesi maddî ve malî zarardır. İktisat kaidelerine riâyet etmeyen malî zararla karşılaşır. Nihayet ictimâî kaidelerin bir kısmının müeyyidesi de teşkilâtlanmış bir otorite; yani devlet tarafından tatbik olunan maddî cebirdir. Bunlar da hukuk kaideleridir.

3- Hukuk'un Tarifi:
Hukuk mefhumunu vücuda getiren unsurları tesbit ettikten sonra pozitif; yani belli bir zamanda ve yerde -kanunlar gibi- işlerliği olan hukukun tarifini verebiliriz:
"Hukuk, cemiyette nizam tesis eden ve müeyyidesini amme vicdanının reaksiyonunda ve bu reaksiyona tercüman olan devletin maddî icbar kuvvetinde bulan kaideler manzûmesidir."(3)

1. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, Esas Teşkilât Hukuku, (İst. 1960), C. I, s. 7 vd.
2. Nizam, bir bütünü meydana getiren parça ve unsurların metodlu bir şekilde birbiriyle örgülenip bağlanması, ahenkli bir tarzda hareket etmesi halidir.
3. Geniş bilgi için bak: Başgil, age., C. I, s. 1-20; Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Türk Medenî Hukukunun Umûmî Esasları, İst. 1951, s. 3-24.