Talakı Rîc'înîn Hükmü Ve Ricatın Kavlen Ve Fi'len Vukuu

Talakı Rîc'înîn Hükmü Ve Ricatın Kavlen Ve Fi'len Vukuu :


131 - Ric'iyyen vuku bulan talâkın hükmü, iddet içinde zevcin zev cesine rücu edebilmesidir, yani : nikâhını devam ettirebilmesidir. Çünkü talâkı ric'î zevçiyyeti derhal izale etmez, belki zevciyyet, iddet içinde ba ki bulunur.

132 - : Bir kimse, ric'iyyen boşamış olduğu refikasına iddeti içinde elfazı mahsusadan birile kavlen rücu edebileceği gibi tekarrüb veya şeh­vetle mes ve takbil gibi bir suretle fi'len de rücu edebilir.

133 - : Talâkı ric'îdeki müracaat hakkı, bir hükmi şer'îden ibaret olduğu cihetle zevç tarafından iskat ile sakıt olmaz.

Meselâ: Zevç «Ben hakk-ı rücuumu iptal etdim» veya »zevcemin üze rinde hakk-ı rücuum yokdur» dese dahi muahharan iddet içinde rücu ede­bilir. Lâkin iddet hitam bulunca beymmet sabit olub artık rücua imkân kalmaz.

Beşeriyet hasebile vukua gelen bir takım talâklardan sonra ekseri ne­damet husule geleceğinden ric'at yolile mâfâtı telâfiye imkân hâsıl ve bu vesile ile zevciyyet rabıtası inhilâlden masun olmuş olur.

134 - Ric'ati kavliyye, «Sana müracaat etdim», «Sana rücu etdim», «Seni kendime red» veya iade etdim», «Zevcimi nikâhıma red eyledim», «Zevcemi imsak etdim» gibi sarih tabirler ile yapılabileceği gibi «Sen zevcenisin», Sen benim yanımda olduğun gibisin» misilli kinaî tâbirler ile de yapılabilir. Talâk, gerek hayz ve gerek tuhr haline müsadif olmuş ol­sun. Şu kadar var ki, sarih tabirler ile yapılan ric'atde niyyet, şart olma­dığı halde kinaî tabirler de şartdır.

135 - : Ric'ati kavliyye; nikâh, tezevvüc, tezvic lâfzlarile de tahak­kuk eder.

Meselâ : Zevç, ric'iyyen boşamış olduğu refikasına iddeti içinde «Seni nikâh etdim» veya «Tezevvüc etdim» dese mezburenin nikâhı henüz baki bulunduğundan bu söz, nikâhı idameye masruf olarak bununla rücu hu­sule gelir.

136 - : Ric'ati fi'liye, hürmeti musahereyi icab eden herhangi bir fi'l ile tahakkuk eder.

Meselâ : Bir kimse, mu'teddei ric'iyyesine tekarrubde veya şehvet­le takbilde veya müanekada bulunsa rücu husule gelir. Çünkü bu fi'ller, nikâha muhtes ef'aldendir. Bu cihetle nikâhı istibkaya delâlet eder.

Fakat mücerred halveti sahiha ile rücu sabit olmaz. Zira bu hal, ni­kâha muhtes değildir.

Ric'iyyen mu'tedde ile birlikde kocasının müsaferetde bulunması da ric'at sayılmaz. Maamafih bu müsaferet, menhiyyün anhdir.

137 - : Muteddei ric'iyonin kavlile rücu sabit olmazsa da fi'lile sabit olabilir.

Meselâ : ric'iyyen mu'tedde, kocasına hitaben «Sana müracaat etdim» dese bununla rücu husule gelmez. Fakat kocasını şehvetle takbil veya mes ettiği halde kocası bilerek kendisini men etmese ric'at husule gelmiş olur.

138 - : Muteddei ric'iyye, zevcini mükreh veya matuh veya naim ol­duğu halde veya ihtilas suretile takbil veya lems edib de bilâhare zevci ve­ya bade vefatihi varisleri, mezkûr fi'lin şehvetle vukuunu tasdik eylese ric'at tahakkuk etmiş olur. Fakat inkâr takdirinde tahakkuk etmez.

139 - : Rücuun kavlen yapılması, ve işhada, i'lânıa mukarin bulun­ması, mendubdur. Binaenaleyh zevç, muahharan tecahüdden ihtiraz ve töhmet mevkiinde bulunmakdan ictinab için adi olmak üzere iki erkeği veya bir erkek ile İM kadını rücuuna şahid tutmalı, ve talâka iğtira-ren başkasile izdivace kıyam etmemesi İçin rücu keyfiyetini de vaktile zevcesine İ'lâm eylemelidir.

140 - : Ric'atde işhad ve i'lâm, mendub ise de şart değildir. Binaenaleyh bir kimse, zevcesini gıyabında ric'iyyen boşayıb da ta-.

lâk vukuunu kendisinden sakladığı gibi müteakiben vaki olacak rücuunu da saklayarak işhad ve i'lâmda bulunmasa ric'at, yine sahih olmuş olur. Çünkü zevç, talâkı müstakillen yapmak hakkına mâlik olduğundan rücua da müstakillen müstahikdir. Şu kadar var ki, mendu.be muhalefet etmiş olacağından isaetde bulunmuş olur.

141 - : Ric'ati fi'liyye de sahih olmakla beraber kerahetden hâli değildir.

Binaenaleyh fi'lî ric'atden sonra şahidlerin huzurunda kavlen müra-caatda bulunulması ef'daldir.

142 - : Mükrehin, hâzlin ric'atleri sahih olduğu gibi hata tarikile olan ric'at de sahihdir.

Mecnunun ric'ati de kavlen sahih değilse de fiilen sahihdir.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesini ric'iyyen boşadıkdan sonra teeen-nüm edib mezfoureyi iddeti içinde şehvetle mes veya takbil etse rücu hu­sule gelir. Çünkü mecnunlar, &özlerile muahaza olunmadıkları halde fiü-lerile muaheze olunurlar.

143 - : Kavlen rücua tevkil, caiz ve fuzulînin kavlen müracaatine icazet lâhik olur.

144 - : Birinci talâkı ric'îden sonra iddet içinde rücu, sahih olduğu gibi ikinci taîâk ric'îden sonra da hürreye nazaran rücu, sahihdir.

Binaenaleyh bir kimse, zevcesini tekarübden sonra birden iki talâkı ric'î ile boşasa veya evvelâ bir talâkı ric'î ile boşayıb badehu iddeti içinde veya iddetinden sonra tecdidi nikâhı müteakib diğer bir ric'î talâk ile daha tatlik etse iddeti baki oldukça müracat edebilir.

Fakat birinci veya ikinci talâkı ric'îden sonra müracaatsız iddetin inkızasile beynuneti suğra husule geleceği gibi üçüncü ric'î talâk ile de derhal beynuneti kübra tahakkuk edib rücua imkân kalmaz.

Cariye hakkında ise iki alâk, üç talâk hükmündedir.

145 - : Talâkı ric'î talâkın adedlerini tenkis eder, bilâhare vuku bu­lacak ric'at ile bu noksan izale edilmiş olmaz.

Binaenaleyh zevcesini üç talâk ile boşamaya salahiyetli bulunan bir kimse, bir ric'î talâkdan sonra iki talâk ile, iki talâkı ric'îden sonra da yalnız bir talâk ile boşamaya salâhiyetdar kalmış olur.

146 - : Talâkı ric'îden sonra müracaat, nikâhı idameden ibaret olub ye.ıi bir akd mesabesinde bulunmadığından bunun sıhhati, nikâhı tecdide ve zevcenin veya velîlerinin rızalarım istihsale, mehr tesmiyesi­ne, şahidlerin huzuruna mütevakkıf değildir. Şu kadar var ki zevç, müra caat âmnda zevcenin kabulüne mükarin olarak mehrin mikdarmı arttırır da meselâ : «Sana şu kadar mehr ile rüeu etdim» der, zevce de kabul eder­se ric'at, sahih olur, o meblâb da mehri ziyade kabilinden olarak lâzım gelir.

Fakat zevç «Şu kadar meblâğ üzerine rücu etdim» dese bu meblâğın verilmesi lâzım gelmez. Nitekim müracaat etmekle beraber «Mehrini art-tırdım» dediği takdirde de bu ziyade niechul olduğundan muteber olmaz.

147 - : Talâkı ric'îden sonra iddet içinde muhalea akdi muteber­dir.

Binaenaleyh ric'iyyen boşanmış olan bir kadın, ric'ate mahal kalma­mak için kocasile muhalea yanabilir. Elverir ki iki taraf bu mualielaya razı olsun.

148 - : Mu'teddei ric'iyye, iddetin inkızasına kadar kocasının hane­sinde ikamete mecburdur. Şu kadar var ki zevç, müracaat etmiyeeek ise aralarında bir perde bulundurulur. Ve bu kadının yamna haber verme­dikçe ve kendisinden müsaade almadıkça girmemesi mendud olur. Gerek rücu kasdinde bulunsun ve gerek bulunmasın. Hattâ rücu etmiyeceği tak­dirde bu kadınla kocasının bir hanede yalnızca bulunması tenzihen mek-rutıdur.

149 - : Ric'iyyen mu'tedde hakkında kasme riayet lâzımdır. Şöyle ki: müteadid zevceleri olan bir kimse, bunlardan birini ric'iyyen boşayıb da badehu kendisine rücu etmek isterse hakkında istisnas için kasme ria­yet eder. Fakat müracaat etmeyecek ise kasme riayet etmez.

150 - :Rİc'iyyen mu'teddenin kendisini boşamış olan kocasına karşı tezeyyün etmesi, mendubdur. Şöyle ki : bu mu'tedde, kocasının rücuunu ümid ediyor ise kendisini tezyin eder. Çünkü bu hal, nikâhı idameye hiz-

met edeceğinden müstahsendir. Fakat ümit etmediği- takdirde süslenmesi caiz olmaz. Nitekim bainen mu'teddenin, ve koc;ı.sinm vefatından dolayı iddet bekleyen bir kadının süslenmesi de caiz değildir.

151 - : Talâkı ric'îden sonra henüz iddet devam öderken zevç ile zevceden biri vefat etse kendisine diğeri varis olur. Ve zevcin vefatı halin­de ric'iyyen mu'teddenin iddeti, vefat iddeüne münkalib olur.

152 - : Şarta ta'lik veya müstakbel zamana izafe olunan rücu, sa­hih değildir.

Binaenaleyh bir kimse,, mu'teddei ric'iyyesine «Eğer şöyle yapar isen pana rücu etdim» veya «Sana yarınki günden itibaren müracaat eyledim» dese ric'at. tahakkuk etmez. Çünkü rücu, mülki, nikâhı idameden ibaret olduğundan asıl nikâh gibi talik ve izafeti kabil olamaz.

Maahaza rücu, talâkın infisahını, talik ve izafet ise- talâkın- bir gaye­ye kadar istibkasını mutazammmdır. Talâkın bir gayeye kadar istibkası ise talâkı teyid eder. Çünkü talâkın tevkîte ihtimali yokdur. Bu illete bi­naen rücu da şartı hıyar da carî değildir. Mebsut, Bedayi, Velvaliciyye, Bahri Raik, Hindiyye, Hizanetül'fetavâ.

« (Mâükîlere göre ricat, ya sarih bir söz ile yapılır. Bu halde niy-yete ihtiyaç bulunmaz. «Sana ricat etdim» denilmesi gibi. Veya gayri sa­rih bir sözü ile yapılır. Bu takdirde niyyete ihtiyaç görülür. «Hilhalini ia­de etdim» veya «Tahrimi ref eyledim» denilmesi gibi. Yahut niyyete mu-karin olan bir fi'l ile yapılır. Mücameat ve şehvetle lems gibi. Veyahud - kavli ezhere göre - mücerred niyyet ile = kelâmı nefsi ile yapılır. Bu son kısım, diyaneten muteberdir.

Ricatde işhad, mendubdur. Hattâ kadın kendisine ricat eden zevci­nin işhaddan evvel mukarenetde bulunmasına mani olabilir. Bu kendisi­nin hakkıdır. Böyle bir men, kadının rüşdüne delâlet eder. Bu menden do­layı kocasına âsi olmuş sayılmaz. Belki bundan dolayı me'cur olur. Muh­tasarı Ebizziya ve şarhları.)

(Şafiî mezhebine göre fi'Ien rücu, caiz değildir. Şayed iddet içinde mukarenet vuku bulsa ta'ziri müstelzim olur. Maamafih bu mukarenet, bir şübheye müstenid sayılacağından iddeti, mehri misli ve sübuti nesebi iktiza eder.

Ricat üzerine işhad mendubdur. Kadın, iddeti içinde kocasının vuku bulan müracaatine muttali olmazsa iddeti müteakib vefat vukuunda ara­larında tevarüs carî olmaz. Kitabül'üm.)

(Hanbelî mezhebine göre de ricat hususunda şu gibi hükümler ca­rîdir :

(1) : Medhuiün biha olmayan zevce hakındaki bir talâkdan sonra ricat, caiz değildir. Çünkü ricat, iddet içinde caizdir. Gayri medhuiün biha hakkında ise iddet carî değildir. Binaenaleyh bu bir talâk ile beynunet ta­hakkuk eder. Bunda ehli ilmin icmaı vardır.

(2) : Hür bir zevcin üç talâkile, kölenin de iki talâkile beynuneti kübra, tahrira vücude gelir, ric'ate imkân kalmaz.

(3) : Muttalâkai ric'iyye hakkında henüz iddet baki oldukça bil'ic-raa talâk, zihar, i'lâ, lian carî olur, biri diğerine varis olabilir. Muhaleaları da sahihdir. imam Şafiînin bir kavline nazaran muhaleaları sahih değildir.

(4) : Rit'at hususunda halvet de mukarenet mesabesindedir.

Binaenaleyh bir kimse, mücerred halvetde bulunmuş olduğu zevcesi­ne talâkdan sonra ricatde bulunabilir. İmam Şafiînin kadîm kavli de böy­ledir. Fakat cedid kavline göre mücerred halvet ile rücu hakkı sabit ol­maz.

(5) : Fi'len ricat hususunda iki kavi vardır. Birine nazaran ric'at yalnız kavi ile olur. ikinci kavle nazaran mukarenet ile de olur. Gerek bununla ricate niyyet edilsin ve gerek edilmesin. Fakat şehvetle mes ve tafcbil veya nazarla ric'at tahakkuk etmez. İmam Ahmedden mensus olan, budur.

(6) : Ric'ate dair olan İşhad hususunda da iki kavi vardır. Birine göre işhad vacibdir. imam Şafiînin iki kavlinden biri de böyledir. Diğeri­ne göre vacib değildir, imanı Mâlikin ihtiyarı da budur. Çünkü ricat, ka­bule müftekir değildir. Binaenaleyh zevcin sair haklan gibi rücu hakkı da şahadete muhtaç bulunmaz.

(7) : Ric'ati şarta talik, sahih değildir.

Binaenaleyh zevç, zevcesine hitaben «Sen diler isen sana müracaat etdim» dese bununla ricat sabit olmaz. Elmuğnî.)

(Zahiriyyeye göre de ric'iyyen mutallâka, iddeti baki oldukça ken­disini tatlik eden şahsın zevcesidir. Aralarında talâk, zihar, İ'lâ, lian, irs carî olur.

Ric'at, lâfzen olur, fi'len olamaz. Ric'at, işhade mukarin olacakdır ve zevceye iddeti bitmeden ilâm edilmelidir. Işhadsiz yapılan bir ric'at, muteber olamaz. El'muhallâ.) [5]